- fırlamak
- nsz1. 冲出, 跑出, 跳出, 跳起: Ali trene yetişmek için erkenden fırlayıp gitmiştir. 为了赶火车, 阿里早早就冲了出去。Kapının çalındığını duyunca yerimden fırladım. 听见有人敲门, 我一下子跳了起来。O sıralarda insana hayret verecek kadar koskocaman ve sapsarı bir ay fırladı. 正在此时, 一轮大的让人吃惊的明月喷薄而出。2. 快速驶离: Şoför gaza dayanınca araba ok gibi fırladı. 司机一踩油门, 汽车像箭一样蹿了出去。3. 狩́ (猎物)逃窜4. 突出, 鼓出: Gözleri yuvalarından fırlamış 他的双眼从眼眶里鼓了出来。Koltuğun yayları yerinden fırlamış. 扶手椅的弹簧好像露出来了。5. 脱落, 掉: Kavuğu başından düşmüş, çedik pabuçlarından biri ayağından fırlamış. 他的头巾掉了, 一只鞋也从脚上飞了出去。Ali koşarken cüzdanı cebinden fırlamış. 阿里跑着跑着, 钱包从口袋里掉了出来。6. 价格暴涨: Kitap ederleri birdenbire fırladı. 书价突然上涨。Şu kuru yemişlerin nereye fırladığını bilemiyoruz. 我们不可能知道这些干果的价格涨到了多少。
Türkçe-Çince Sözlük. 2014.